Arslan Kılıç’ın Merdan Aslan’la ilgili yazısı şöyle:
Merdan Aslan’ı toprağa vermek üzere mezarı başına kadar gelmiş arkadaşları, yoldaşları, yakınları, dostları ve tanıdıkları!
Her biriniz onun en az birkaç özelliğini biliyorsunuz. Çok daha fazlasını bilenleriniz de var.
Merdan’dan fiziken ve ebediyen ayrıldığımız şu anda ben sizlere onun bildiğiniz özelliklerini anlatacak değilim.
Yalnızca, çok yakın arkadaşlık yaptığımız son 25 yılda şahidi olduğum ve katiyetle unutulmaması gerektiğine inandığım üç özelliğini hatırlatacak ve vurgulayacağım.
TÜRK DEVRİMCİ AYDINININ 150 YILDIR
BİTMEYEN ÜMİDİ ve MERDAN ASLAN
Merdan Aslan, fikirleri ve ömrü boyunca yürüttüğü çabalarla, Türkiye’nin bağımsızlığı, Türk halkının özgürlüğü ve memnunluğu davasını savunmuş bir devrimci aydındı.
Her devrimci üzere, kendi ülkesi ve halkı için savunduğu hakları ve özgürlükleri dünyanın bütün mazlumları ve işçileri için de savunmuş bir devrimciydi.
Merdan Aslan’ın bedelli yakınları, arkadaşları, yoldaşları ve dostları!
Türk devrimci aydınının Namık Kemal’lerden bu yana sürüp gelen bir ümidi ve bu ümitle ilgili dinmeyen bir acısı vardır.
Vatan şairi, bir şiirinin iki dizesi olarak lisana getirmişti o ümit ve acıyı.
150 yıldır Hürriyet ve İstiklal için uğraş eden Türk devrimci aydınının tarihine kazınmış o iki dize şöyledir:
Ölürsem görmeden milletten ümit ettiğim feyzi
Yazılsın seng-i kabrime[*] vatan mahzun ben mahzun.
(*“seng-i kabrime”: mezar taşıma)
150 yıl içinde bu ümit 1 kere gerçekleşti, ancak kısa sürdü. 2 defa de yarım gerçekleşti ve bunlar daha da kısa sürdü.
Sabrınızı zorlamadan tarih sırasına nazaran hatırlatayım:
Birincisi 1908 Jön Türk Devrimi’ydi. Hem yarımdı, hem de kısa sürdü.
İkincisi, birincisinin yarattığı birikimden de güç alarak TAM ihtilal olarak gerçekleşen Kemalist Devrim’di. Yanı Bağımsızlık ve Cumhuriyet Devrimi…
Atılımı 25-30 yıl sürdü. 25-30 yılda başardığı işler öylesine büyük ve esaslı oldu; Türk toplumunun hayatına öylesine yerleşti ki, 75 yıldır 5 büyük karşı ihtilal dalgasında sayısız yıkımlara uğratılmasına karşın, temelleri bugün bile ayakta. Bu ihtilalin lideri olan “iki ayyaş”, her 30 Ağustos’ta, her 29 Ekim’de, her Lozan gününde “BOP Eşbaşkanı”nlarını, etnik-din/mezhep-tarikat/cemaat kimlikçiliği “demokratları”nı mezarlarından bile mağlubiyete uğrattılar ve uğratıyorlar.
27 Mayıs, Atlantik kampına geçiş ve NATO’ya girişle yıkıma uğratılmaya başlanmış Kemalist Devrim’i canlandırma atılımı olarak, Türk devrimci aydınının o bitmeyen ümidinin gerçekleşmesine dönük üçüncü ihtilal oldu.
Soğuk Savaşın bütün yoğunluğu ile sürdüğü Türkiye ve Dünya şartlarında o da kısa müddette ve gayesine varamadan etkisizleştirildi.
Çabucak belirtmem gerekir ki, Merdan Aslan’ın da içinde yer aldığı, 68 Devrimci Gençlik Hareketi, 27 Mayıs’ın açtığı yoldan sahneye çıktı. Onun eseri olan kazanımların omuzlarında yükseldi.
Türkiye’nin hem genel siyasi tarihine, hem de devrimci çabalar tarihine damgasını vuran o devrimci gençlik hareketinin amacı ve maksadı da, Türk devrimci aydınının 100 yıllık hasretiydi: “Tam Bağımsız ve Sahiden Demokratik Türkiye!”
MERDAN ASLAN’IN MEZARI BAŞINDAN 28 ŞUBAT’IN MAHPUSTAKİ KUMANDANLARINA SELAM GÖNDERİYORUZ!
Birinci üçü kadar olmasa da, Globalleşme gericilik dalgasına karşı bir kuğu çığlığı olarak sahneye çıkan 28 Şubat’ı da anmadan geçmek olmaz.
28 Şubat’ın kumandanları da, tıpkı Ergenekon-Balyoz tertiplerinin “kurbanları” üzere, “BOP Eşbaşkanlığı-FETÖ hukuku”nun tutsakları oldular. Merdan Aslan onların özgürlüklerine kavuşmaları için yapılan bütün aksiyonların de en önde gelen militanlarındandı.
28 Şubat Davası’nın hala mahpusta tutulan 6 kumandanına Merdan’ın mezarı başından selam gönderiyoruz. Bu selamlama, sözcüğün tam ve gerçek manasıyla Merdan Aslan’ın bir vasiyetidir.
“50 YAŞINDA DAĞA ÇIKMA” DEVRİMCİLİĞİ ve MERDAN ASLAN
Burada bulunan çabucak herkes bilir: Devrimcilik, devrimci gayret ve devrimci çaba militanlığı biraz da gençlik çağı işidir. Hayatını bir ömür uzunluğu devrimciliğe hasreden öncüler takımı hariç, bu saptama genel olarak doğrudur.
Türk ihtilal tarihinde de bu türlü olmuştur.
Abdülhamit istibdadını deviren Jön Türkler; Resneli Niyaziler ve Enver’ler, Hürriyet İhtilali için genç yaşlarında Balkan Dağlarına çıkmışlardı.
Lakin büyük çoğunluk için, gençlik çağı geçip yaşlar ilerledikçe hayat ve geçim gailesi başlar. Gençliğinde şurasından burasından, ortasından kenarından devrimci çabaya katılmış birden fazla insan, mesleksel çalışma ve iş hayatına geçtiklerinde, devrimci çaban kopmasalar bile, 24 saatini gayrete veren militan ve profesyonel devrimcilikten uzaklaşırlar. Uzaklaşmak zorunda kalırlar.
Gençlik militanlığının ve 24 saat devrimciliğin yerini, mesleksel çalışma içinde ve iş hayatından arta kalan vakitlerde devrimcilik yapmak alır.
Gençliğinde devrimcileşmiş kitlenin büyük çoğunluğu için süreç bu türlü işler. Tabir yerindeyse, doğal süreç böyledir.
Merdan Aslan işte bu genel ve doğal süreci bilakis çevirmiş devrimcidir.
O da genç yaşında devrimci olmuş, 68 Devrimci Gençlik Hareketi içinde yer almıştı.
Fakat 68 Devrimci Gençlik Hareketinin sahneden çekildiği yıllarda ve daha sonrasında ise, öğretmenlik yaptı, basında çalıştı, hayatını kazandığı diğer işler yaptı.
Çalıştığı her alanda da, o alanda yürütülecek devrimci çalışmaların içinde yer aldı. Devrimci uğraştan ve devrimci kanıdan kopmadı.
Lakin Merdan Aslan 1998 yılında, yani 50 yaşından sonra, işini gücünü, gündelik hayatın arta kalan vakitlerindeki devrimcilik yapmayı bırakıp, gününün 24 saatini devrimci uğraşa ayırdığı bir yaşama geçti. Emekçi Partisi ve devamı olan Vatan Partisi saflarında profesyonel devrimciliğe başladı. Ve hayatını 24 saatini ihtilale adamış bir insan olarak noktaladı.
Birçok insanın gençliğinde yaptığı 24 saat ihtilal militanlığını o, ömrünün son devresinde yaptı. Tabir yerindeyse “50 yaşından sonra dağa çıktı.”
İnsanın, 50 yaşından sonra şurası sistemini bozup, türlü mahrumiyetler içinde geçecek; mahkeme kapılarına ve hapishanelere düşme üzere tehlikelerle dolu bir ömrü seçmesi, en başta kendi ömründe yaptığı ihtilaldir.
Onun devrimciliğinin kendine mahsus ikinci değerli özelliği buydu.
KÜRESELLEŞME GERİCİLİĞİ SALDIRISINA MERDAN ASLAN’IN CEVABI: GENÇLİĞE HİTABE’DEKİ DAVETE UYMAK
Pekala, bu niçin bu türlü oldu?
Çoğunluk aksisini yaparken Merdan Aslan neden 50 yaşından sonra 24 saati devrimci uğraş ile geçen bir ömrü seçti?
Bu sorunun Merdan Aslan dışındaki ve dünya çapındaki cevabını, 1990’larda başlayan Globalleşme gerici taarruzunda aramak gerekiyor.
Dünyayı 1917 öncesinin “bir avuç sömürgeci devlet ve geniş sömürgeler dünyası”na döndürmek isteyen emperyalist Globalleşme saldırısı, Türkiye’ye de 70 yıl sonra tekrar Sevr’i ve sömürgeleşmeyi dayattı. İçerde ise, Cumhuriyet’in temizlemeye çalıştığı Ortaçağ artığı ilgi ve kurumları yine diriltmeye koyuldu.
Türkiye, bağımsız, Ortaçağın kulluk münasebetlerinden arındırılmış, çağdaş ve demokratik bir Cumhuriyet ülkesi olmaktan çıkarılıp; bir tarikatlar ve cemaatler cumhuriyeti ülkesi haline getirilmeyle karşı karşıya kaldı.
Velhasıl, Büyük Nutkun sonundaki Gençliğe Hitabe’de öngörülmüş şartlar ortaya çıktı: Türkiye ve Türk milleti, “istiklal ve cumhuriyetinin” kökten yıkımı tehlikesi ile karşı karşıya kaldı.
Bu tehlikeye 1933’de dikkati çeken Türk Bağımsızlık ve Cumhuriyet Devrimi’nin başkanı, Gençliğe Hitabe’de yalnızca tehlikeyi lisana getirmekle kalmamıştı. Birebir vakitte millete, gençlik üzerinden bir davette bulunmuştu:
“Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, göreve atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin.”
İşte bugün burada toprağa verdiğimiz insan 1998’de, bu tehlikeyi gördü ve bu davete uydu: 50 yaşından sonra, “içinde bulunduğu vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeden göreve atıldı.”
Onun 50 yaşında yaptığı devrimci tercihin öznel nedenini, bu tarih şuuru oluşturdu
MERDAN ASLAN’DAN KALANLAR
Kuraldır: “Yaşamını yitiren devrimciden geriye ne kaldı” diye sorulur.
Ondan geriye, 2 kamyon kitapla, sayfaları notlarla dolu 8-10 tane defter kaldı.
O defterler ki, sayfaları, Merdan Aslan’ın okuduğu kitap ve yazılardan günün devrimci gereksinimlerine ışık tutan alıntılarla doludur.
Merdan Aslan’ın günlük siyasi hayatta ve yürüttüğü devrimci çaba içinde karşılaştığı olaylar ve meselelerin tutanaklarını oluşturur.
Hülasa, son 25 yılın bir çeşit devrimci uğraş tutanaklarıdır Merdan’dan kalan defterler…
O iki kamyon dolusu kitabı ve her sayfası bir devrimci deney içeren notları ihtilal tarihimizin arşivine kazandırmak onun yoldaşları olarak bizim misyonumuzdur.
TARİHİN ÖNÜNE GEÇİLEMEZ YASASI…
Geldik kelamın sonuna…
Merdan Aslan’ın naçiz bedeni da, her canlı üzere toprağa karışacak. Fakat onun devrimciliği de Türk ihtilal tarihinin sayfalarında yerini alacak.
Ondan ayrılırken son kelamımız, tarihin önüne geçilemez maddesidir: DEVRİMCİLER ÖLÜR, İHTİLALLER SÜRER!
